1- Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi Hükümleri
Sosyal Güvenlik Kurumu (“SGK”) ile Sağlık Hizmeti Sunucusu arasında akdedilen Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi hükümleri uyarınca Sağlık Hizmeti Sunucusu (“SHS”) aleyhinde “fazla alınan ilave ücret” gerekçesi ile cezai şart uygulaması yürütüldüğü sıklıkla görülmektedir. Sözleşmenin yılına göre ilgili madde numarası ve cezai şartın hesaplanma biçimi (alt sınırı, kat sayısı vb.) değişiklik göstermekle birlikte, her yıl yenilenen sözleşmelerde aşağıdaki nitelikte hükümlere yer verilmektedir:
“SHS’lerce hastadan/hasta yakınından Kurum mevzuatına aykırı şekilde ilave ücret alındığının tespit edilmesi halinde her bir hasta için alınan/fazla alınan ilave ücret bedelinin…”
SGK tarafından düzenlenen cezai şart, hizmet sunucusuna tebliğ edilir ve hak edişlerinden kesinti yoluyla tahsil edilir. Fakat zaman zaman cezai şartın haksız düzenlendiği ve “fazla alınan ilave ücret” kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayan bir tahsilatın bu kapsamda değerlendirilerek cezai işlem yapıldığı görülmektedir. Fazla alınan ilave ücret nedeniyle düzenlenen cezai şart nedeniyle açılacak davada hizmet sunucusu tarafından yapılabilecek savunmalar ve Yargıtay uygulamasının konuyla ilgili detayları bu kapsamda önem arz etmektedir.
2- Fazla Alınan İlave Ücret Nedeniyle Cezai Şartın İptali Davası
2.1. SGK Tarafından Karşılanmayan Hizmetlerin Ücreti
Kurum tarafından karşılanmayan hizmetlerin ücretleri sigortalı tarafından ödenir ve bu ücretler fazladan alınan ilave ücret kapsamında değerlendirilemez. Fakat bunun için sigortalının yazılı onayının alınması gerekir (SUT, m. 1.9.1. / f. 5 ).
"sigortalıya uygulanan ... tedavisinin SGK tarafından karşılanmayan tedaviler arasında olduğu, bu konuda bilgilendirilen sigortalının ve yakınının bu tedavi ile ilgili fark ücretini ödeyeceklerine dair imzalı onay formunu hastaneye verdikleri, davalı kurum tarafından davacı aleyhine uygulanan cezai işlemin yanlar arasındaki sözleşmeye ve SUT mevzuatına aykırı olduğu gerekçesiyle…[1]”
2.2. Salt Medula Sistemi ve Mali Kayıtlar Üzerinden Yapılan Sayıştay Denetimi
Uygulamada SGK denetmenleri tarafından yapılan denetimlerden yıllar sonra Sayıştay denetimi neticesinde düzenlenen rapor ile cezai şart uygulamasına gidildiği de görülmektedir. Bu durumda düzenlenen cezai şartın hukuka uygun olmadığı Yargıtay istikrarlı uygulamasıdır.
“… daha önce kurum denetçilerinin yaptıkları incelemelerde sözleşmeye aykırılık ve fazla ilave ücret alındığı yönünde bir belirlemenin olmadığı, Sayıştay denetçisinin sadece mali kayıt ve Medula sistemi kaydını karşılaştırarak elde ettiği sonucun tespit niteliğinde olduğundan gerçeği yansıtmadığından bu kapsamda davacı hakkında uygulanan 2012 yılı 'Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesi' 11.3.6 maddesi uyarınca 127.953,02 TL cezai şart işleminin sözleşmeye aykırı olduğu…[2]”
2.3. Her Hastanın Ödemesi Tek Tek Değerlendirilmeden Düzenlenen Cezai Şartın İptali
Yargıtay uygulamasında da vurgulandığı üzere davacı tarafın fazla ilave ücret alınmadığı yönündeki savunmasına dayanak tutulan gerekçeler dikkate alınarak, gerekli olması halinde hastalar veya yakınları tek tek “dinlenerek” her birinin hangi hizmet için ne miktarda ödeme yaptığı tespit edilmeden düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilemez[3].
Sonuç Olarak
Fazla alınan ilave ücret tespiti halinde SGK, hizmet sunucusundan savunma ister. Savunma verme süresi 10 gündür. Süre sonundan düzenlenen cezai şart bildirimine itiraz süresi de 10 gündür. İtiraz edilmemesi halinde cezai şart kesinleşir ve artık menfi tespit davası açılması gerekir. İtiraz edilmiş ise verilen karar kesindir. Kararın iptali ve menfi tespit davası için dava açma süresi bulunmamaktadır. Fakat cezai şart tutarının hak edişten kesinti yoluyla tahsil edilmesini engellemek amacıyla derhal ihtiyati tedbir talepli dava açılması gereklidir.
Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 05.10.2022
[1] Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 11.03.2021 tarihli, 2020/9535 E. - 2021/2559 K. sayılı kararı.
[2] Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 16.12.2021 tarihli, 2021/2365 E. - 2021/13085 K. sayılı kararı.
[3] Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 14.10.2021 tarihli, 2021/4820 E. - 2021/10109 K. sayılı kararında: “Somut uyuşmazlıkta; Sayıştay tarafından 2011 yılında yapılan incelemede davacının SGK mensubu hastaların tedavisi nedeniyle verdiği hizmetler karşılığında hastalardan fazla ilave ücret aldığına dair tespitin Kuruma bildirilmesi neticesinde Kurumca detaylı bir inceleme yapılmadan davacı hakkında cezai işlem uygulanmıştır.
Oysaki Sayıştay denetimi sırasında sadece hastaların kredi kartlarından çekilen miktarlar dikkate alınarak fazla ilave ücret alındığı kanaatine varılmış, alınan ücretlerin hangi hizmetler karşılığında alındığı incelenmemiş, kuruma faturalandırılamayan hizmetlere ilişkin ya da birkaç hasta adına toplu ödeme yapılmış olup olmadığı değerlendirilmemiştir. Her ne kadar mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa da, alınan raporlarda; kendisinden fazla ilave ücret alındığı iddia olunan her hastanın davacı hastaneden aldığı hizmetler ve yaptığı ödemelerin neye ilişkin olduğu tek tek değerlendirilmeden cezai işlemin yerinde olup olmadığı hususunda bir görüş bildirilmiştir. Davacı tarafça bu hususa yönelik itiraz da bulunulmuşsa da eksik inceleme ile görüş bildirmiş olan raporlara göre karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılması gereken; uyuşmazlığa konu 560 hastanın, Kuruma faturalandırılabilen ve faturalandırılamayan, 2011 yılına ilişkin tüm tedavi belgelerinin davacı hastaneden getirtilerek aldıkları hizmet karşılığında fazla ilave ücret ödeyip ödemediklerinin belirlenmesi, ayrıca hastalar dinlenilerek aynı tarihte tedavi gören yakını ve kendisi için toplu ödeme yapıp yapmadığı sorulduktan sonra, toplu ödeme yapanların ödedikleri tüm tedavi hizmetleri yönünden fazla ilave ücret alınıp alınmadığının, taraflar arasındaki sözleşmeler ve ilgili mevzuatta uzman hastane yöneticisi, doktor ve sayıştay denetçisinden oluşan yeni bir bilirkişi heyetinden; tereddüde yer vermeyecek şekilde değerlendirildiği; ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun, tarafların itirazlarını karşılayacak şekilde rapor alınarak hüküm kurulması gerekirken, itiraza uğramış, eksik inceleme yapan bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.”