Ticari Alacak ve Özel Hukuk Davalarında Mail Yazışmaları Delili ve Yazılı Delil Başlangıcı

Elektronik ortamda yazışma, mailleşme, Whatsapp görüşmesi ya da web sitesi üzerinden yapılan canlı yazışmalar ile kurulan sözleşme veya anlaşmaların, bunların varlığının ve şartlarının ispatlanması noktasında delil niteliğinin ne olacağı noktasında hukuki tartışmalar devam etmektedir. Yargıtay’ın istikrarlı bir biçimde e-posta yazışmalarını “delil başlangıcı” niteliğinde kabul ederek tanık dinlenmesine müsaade ettiğini söylemek mümkündür. Bu çalışmada, e-posta içeriklerinin delil değeri ve karşı tarafın mail içeriğini inkar etmesi halinde mahkemece yapılacak iş ve varılacak sonuç hakkında inceleme yapılacaktır.

1- Mail Yazışmaları ile Varılan Anlaşmanın / Sözleşmenin Varlığının ve Şartlarının İspatı

Kural olarak sözleşmeler yazılı olarak yapılmak zorunda değildir (TBK. m.12). Sözlü olarak varılan anlaşmalar da tarafları bağlar ve geçerlidir. Ne var ki yazıya dökülmemiş sözleşmeler nedeniyle taraflar arasında çıkabilecek uyuşmazlıklar bakımından tarafların hangi şartlarda anlaştığının ispatı çeşitli hukuki sorunları gündeme getirmektedir. Genel ispat kurallarının detaylarına burada girmemekle birlikte, kural olarak 2021 yılı için maddi değeri 4.888,13 TL’yi aşan hukuki işlemlerin kesin delille ispat edilmesi gerekir. Kesin deliller; imzalı belge (senet), yemin ve kesinleşmiş mahkeme kararıdır. Bu kural nedeniyle, bahsi geçen değeri aşan sözleşmeler nedeniyle çıkan uyuşmazlıkların kesin delillerle ispat edilmesi gerekir. Bunun istisnasını ise “delil başlangıcı” kavramı oluşturur. Karşı tarafça “verilmiş” veya “gönderilmiş” belgeler delil başlangıcı niteliğinde olup, bu belgelere sahip olan kişiler mahkemede tanık dinletebilir. Buna göre “mail yazışmalarının” delil başlangıcı sayılıp sayılmayacağı ciddi ve önemli bir mesele olarak karşımıza çıkar.

2- Mail Yazışmaları ve Elektronik Ortam Mesajlaşmaları Delil Başlangıcı Niteliğinde Belge Sayılabilir

Ticari nitelikli mal veya hizmet alım/satım sözleşmeleri, klasik olarak taraflar arasında fiziki ortamlarda imzalanan ve genellikle detaylı içeriğe sahip olarak akdedilen sözleşmelerdir. Fakat günümüz teknolojisinin geldiği konum, pandeminin de etkisi ile birlikte ticari nitelikli sözleşmelerin oluşturulma biçimini de derinden etkilemiştir. Taraflar artık web ortamı üzerinden görüşmekte, detaylar hakkında telefon görüşmeleri ile anlaşmakta ve nihayetinde mail ortamında sözleşmeyi en azından imzasız da olsa yazılı hale getirmektedir. Aynı şekilde sözleşme üzerindeki değişiklikler, tartışmalar, uyuşmazlıklar da mail ortamından yürütülmekte ve tartışılmaktadır.

2.1. E-Posta (Mail) - Whatsapp Yazışmaları, Belge mi Delil Başlangıcı mı?

Yukarıdaki bilgiler ışığında değerlendirildiğinde, mail yazışmaları, whatsapp görüşmeleri, canlı bağlantı yazışmaları gibi internet tabanlı ortamlarda yapılan görüşmeler sonucunda varılan anlaşmanın / sözleşmenin varlığının ve şartlarının ispatı noktasında bu yazışmaların delil değeri ile akla gelen ilk soru şöyledir: Bu yazışmalar sadece belge mi sayılacak, yoksa “delil başlangıcı” niteliğinde belge mi sayılacaktır? Şayet belge niteliğinde sayılırsa, iddia ile ilgili tanık dinletilemeyecek, sadece mahkemece takdiri delil niteliğinde incelenecektir. Delil başlangıcı niteliğinde sayılırsa, bu kez bu iddia ile ilgili tanık dinlenmesi mümkün hale gelecektir.

Türk Borçlar Kanunu’nun yapımı döneminde delil başlangıcı ile ilgili hükümde yalnızca “verilmiş” ifadesinin kullanılması planlanırken, “gönderilmiş” ifadesinin de eklenmesi yolunda bir adım atılmıştır. “Gönderilmiş” ifadesinin eklenmesi ile amaçlanan husus, faks, mail ve benzeri yollarla fiziksel ortam buluşması olmadan iletilen belgelerin de delil başlangıcı kapsamına alınmasıdır. Buna göre mail ortamı yazışmalarının delil başlangıcı olarak kabul edilmesi amaçlanmıştır. Nitekim öğretide de mail yazışmalarının ve benzeri elektronik ortam kayıtlarının delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmektedir (Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M. (2017) Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı. İstanbul: Vedat Kitapçılık, s.377)

Yargıtay’ın konuyla ilgili çeşitli kararları incelendiğinde mail yazışmalarının delil başlangıcı niteliğinde kabul edildiği görülmektedir:

“Bu durumda mahkemece, davacı vekilince sunulan e-maillerin yazılı delil başlangıcı olduğu gözetilerek, davacı tarafın bildirdiği tanıkların dinlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 22.01.2018 tarihli, 2015/9123 E.  ,  2018/129 K. )

“davalı tarafından e-mail yoluyla gönderilen sipariş mektubu, teklif bilgileri ve yazılı delil başlangıcı niteliğinde olan bu belgeler nedeniyle dinlenen tanık beyanıyla taraflar arasında akdî ilişkinin kurulduğunun anlaşılmasına” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 21.11.2017 tarihli, 2016/2519 E.  ,  2017/4074 K.)

“elektronik posta içeriği delil başlangıcı niteliği taşıdığından tanık dinlenmesi mümkün olup, tanık beyanları da davacının iddialarını desteklemektedir.” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 15.03.2018 tarihli, 2017/10021 E.  ,  2018/3126 K.)

“Öte yandan 09.04.2013 tarihli maili de davacı şirket yetkilisi K.Y. davalı şirkete gönderdiği, 4.623,03 USD daha ödendiği takdirde cari hesabın sıfırlanacağının bildirdiği, takip konusu faturaların tarihlerinin bu yazışmadan önce olduğu ve HMK 199 maddesi gereğince elektronik maillerin yazılı delil başlangıcı kabul edildiğine göre davacı şirket yetkilisinin isticvabına karar verilerek hesap mutabakatı bulunup bulunmadığı belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yeterince araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.” (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 21.02.2019 tarihli, 2016/3531 E.  ,  2019/643 K.)

“Davacı delil olarak davalı ile karşılıklı olarak birbirlerine gönderdikleri mesajlara da dayandığından, davacının mail çıktısı delillerinin davalı tarafından gönderilip gönderilmediği, içeriğinde bahsi geçen borç ilişkisinin nereden kaynaklandığının davalıya sorulması ve az yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda (delil başlangıcı olup olmayacağı) davalı beyanlarının değerlendirilmesi” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 07.06.2018 tarihli, 2016/12900 E. , 2018/6753 K.)

2.2. Mesajların / Maillerin Kendisi Tarafından Gönderilmediğinin İddia Edilmesi Halinde

Fakat bu yazışmaların içeriğinin inkar edilmesi ya da kendisi veya temsilcisi tarafından gönderilmediğinin iddia edilmesi halinde ya da davalı tarafça bu belge hakkında sessiz kalınmışsa “delil başlangıcı” sayılıp sayılmayacağı ve mahkemece nasıl bir işlem yapılacağı tereddütlere neden olmaktadır. Öğretide, mail yazışmalarının, mesajların ya da diğer elektronik ortam kayıtlarının kendisi tarafından “gönderilmediğini” iddia eden tarafın bu iddiasının mahkemece araştırılarak, IP araştırması yapılması gerektiği ve o kişiye ait bir IP numarasını taşıyan e-mail adresinden ya da cep telefonundan gönderilip gönderilmediğinin tespit edilmesi gerektiği ifade edilmektedir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, (2017) s.377-378).

Yargıtay ise IP incelemesinden ziyade, maili gönderen asilin çağırılarak, isticvap edilmesi gerektiği, bu maillerin kendisi tarafından gönderilip gönderilmediği ve içeriğinin sorulması gerektiğini ifade etmektedir. “Davacı tarafından sunulan e-mail çıktıları yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. O halde, 6100 sayılı HMK’nın 169 vd. (HUMK.nun 230 vd) maddeleri gereğince davalıya meşruhatlı isticvap davetiyesi çıkarılarak, davacının delil olarak dayandığı e-maillerin davalı tarafından gönderilip gönderilmediği, e-mail içeriğinde bahsi geçen borç ilişkisinin nereden kaynaklandığı davalıya sorulup e-mail çıktıları hakkında açıklama yaptırıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken…” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 10.03.2020 tarihli, 2019/1502 E.  ,  2020/3135 K.)

2.3. E-Posta İçeriklerinin İnkar Edilmemesi – Sessiz Kalınması Halinde

Tartışmalı da olsa, davacı tarafından mailler inkar edilirse mahkemenin yapacağı işlemler belirlidir. İsticvap için muhatap asil bizzat duruşmaya gelecek ve konu hakkında beyanları sorulacaktır. Fakat e-posta içeriklerinin inkar edilmemesi halinde ya da davaya hiç cevap dilekçesi verilmemesi halinde e-postaların delil değeri konusunda tartışmalar bulunmaktadır. Yargıtay, bir kararında, farklı kararlar olmakla birlikte “e-posta içeriği inkar edilmemişse” delil başlangıcı niteliğinde kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

“Ancak, davacı tarafından ibraz edilen e-posta yazışmalarında davacının uyuşmazlık konusu nakliye hizmeti için teklifte bulunduğu anlaşılmış, davacı, teklifin kabul edildiğine dair e-posta mesajı ibraz etmiş, davalı vekili bu e-postaların müvekkili tarafından gönderilmediği yönünde bir itiraz ileri sürmemiştir. Bu durumda e-posta mesajların delil başlangıcı mahiyetinde olduğu kabul edilip davacının gösterdiği tanık dinlendikten sonra ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15.06.2015 tarihli, 2015/3191 E.  ,  2015/8281 K.)

“Somut olayda, davacı dosyaya HMK’nın 199. maddesi uyarınca bir yazılı delil sunamamış ise de, tarafların elektronik ortamdaki görüşmelerine ilişkin dökümanların aynı madde kapsamında belge niteliğinde olduğundan, HMK'nun 202. maddesi gereğince tanık dinlenebileceği kuşkusuzdur.” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 12.03.2020 tarihli, 2016/17460 E.  ,  2020/1821 K.)

Sonuç Olarak

E-posta (mail) ya da diğer internet tabanlı araçlarla yapılan yazışmalarda varılan “anlaşma” içeriklerinin ispat kuralları çerçevesinde nereye koyulacağı günümüz hukuki uyuşmazlıklarında değerli bir konudur. Karşı taraf mail içeriklerini inkar etmez ve yetkili kişi tarafından gönderilmediği yönünde bir savunma ortaya koymaz ise “mail yazışmalarının delil başlangıcı niteliğinde” olduğu ve tanık dinletilerek davanın ispatlanabileceği yukarıda açıklanmıştır. Karşı tarafın mail içeriklerini inkar etmesi ya da yetkisiz kişi tarafından gönderildiği savunmalarını ileri sürmesi halinde mahkemece ne yapılacağı tartışmalara neden olmaktadır. Yargıtay maili gönderen kişinin “isticvap” edilmesi gerektiği görüşündedir. Öğretide ise maili gönderen araçlar üzerinde IP araştırması yapılması gerektiği ifade edilmektedir.

Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 29.05.2021

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.