Anonim ve Limited Şirketlerde Temsil Yetkisi Olmayan Yöneticilerin SGK Borcu Sorumluluğu

1- Temsil Yetkisi Olmayan Yönetim Kurulu Üyesinin Sorumluluğu

Temsil / imza yetkisi bulunmayan yönetim kurulu üyeleri (anonim şirketler bakımından) ile müdürler kurulu üyelerinin (limited şirketler bakımından) SGK borçlarından sorumluluğu değerlendirilirken ikili bir ayrım yapılması gereklidir. Çünkü 5510 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi ile ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun'un 88. maddesinin 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiş olup, bu tarihten sonra tahakkuk eden prim borçları hakkında 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi uygulanacaktır. Bu tarihten önce tahakkuk etmiş borçlar bakımından ise 506 sayılı Kanunun 80. Maddesi uygulanacaktır.

2- Tahakkuk Tarihi 01.07.2008 Öncesi Olan Borçlar Bakımından

Konuyla ilgili olarak Yargıtay, önemli bir kararında şu ifadelere yer vermiştir:

“506 sayılı Kanunun 80. maddesinde, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri Kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurler” hükmü öngörülmüştür. Anılan madde hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz özel kuruluşta görev yapan kişinin primlerin ödenmesinden işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilmesi için, primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili, üst düzey yöneticisi olması zorunludur.

Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere "üst düzey yönetici" kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip, özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Türk Ticaret Kanunu'nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir.

Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi unvan taşıması[1] veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya mali işlerinde doğrudan söz sahibi veya yetkili olmayan kişilerin işveren ile birlikte müşterek sorumluluğu düşünülemez[2].”

Görüldüğü üzere 506 sayılı Kanun döneminde tahakkuk etmiş borçlardan sorumluluğun doğması için yönetim kurulu / müdürler kurulu üyelerinin temsile yetkili olması şartı veya şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip kişilerden olması şartı aranmaktadır. Bu nedenlerle, bahse konu dönemde kural olarak temsil / imza yetkisi bulunmayan yönetim kurulu üyeleri ve müdürlerin SGK borçlarından şahsi sorumlulukları bulunmamaktadır.

3- Tahakkuk Tarihi 01.07.2008 Sonrası Olan Borçlar Bakımından

Temsil yetkisi bulunmayan yönetim kurulu üyelerinin de sorumluluklarının düzenlendiği 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte, temsil yetkisi bulunmayan yönetim kurulu üyeleri ile müdürler kurulu üyelerinin (limited şirketlerde) sorumlulukları tartışmaya açılmıştır. Yargıtay’ın konuyla ilgili çok sayıda kararında artık temsil yetkisinin aranmadığı ifade edilmekte ve anonim şirket yönetim kurulu üyeleri bakımından sorumluluktan kurtulmanın tek yolunun “haklı neden” olduğu ifade edilmektedir. Fakat limited şirketler bakımından, müdürler kurulu üyesi olmakla birlikte temsil yetkisi bulunmayan müdürlerin durumu ayrı bir başlıkta tartışılmalıdır.

3.1. Temsil Yetkisi Olmayan Yönetim Kurulu Üyeleri Bakımından

“5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi ile “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile tüzel kişiliği haiz özel kuruluşta görev yapan yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir.

Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, 01.07.2008 tarihinden önce tahakkuk eden prim borçları bakımından, işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, sonradan yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi burada bir ayrıma giderek özellikle şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri olmazsa) müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını ayrıca ve açıkça belirtmiştir[3].”

“Kurumun prim alacağına ilişkin olarak işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer işyerlerinde ise üst düzey yönetici ya da yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi burada bir ayrıma giderek özellikle şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri olmazsa) müştereken ve müteselsilen  sorumlu olacaklarını ayrıca belirtmiştir[4].”

“Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, Kurumun prim alacağına ilişkin olarak işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer işyerlerinde ise üst düzey yönetici ya da yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi burada bir ayrıma giderek özellikle şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri olmazsa) müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını ayrıca belirtmiştir[5].”

“…5510 sayılı Kanun'un 88/20. maddesi, 506 sayılı Kanun'un 80/12. maddesinden farklı olarak, tüzel kişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmaktadır. Diğer bir deyişle, Kurumun 01.07.2008 tarihinden sonraki sigorta primleri ve diğer alacakları ile ilgili olarak şirketlerin borçlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak için şirketin yönetim kurulu üyesi olmak yeterlidir[6].”

“Yukarıdaki maddi ve hukuki olgular ışığında; mahkemece, borç döneminin 5510 sayılı Yasa’nın yürürlük tarihinden sonrası olduğu, buna göre anılan Yasanın 88. maddesine göre 01.07.2008 sonrası dönemde anonim şirket yönetim kurulu üyeleri bakımından temsil ve ilzam yetkisi olup olmadığına bakılmaksızın müteselsilen sorumlu olduğu gözetilerek, davacı ...’ın dava dışı şirkette yönetim kurulu üyeliği süresi tam olarak tespit edilip sonucuna göre karar verilmelidir[7].”

3.2. Temsil Yetkisi Olmayan Müdürler Kurulu Üyeleri Bakımından

Biz, temsile yetkisi bulunmayan limited şirket müdürlerinin SGK borçlarından şahsi sorumluluklarının bulunması için “üst düzey yönetici” sınıfını taşımaları gerektiği görüşündeyiz. Zira bahsi geçen düzenlemede temsile yetkisi olmasa da “yönetim kurulu” üyelerinin şahsi sorumluluğundan söz edilmektedir. Limited şirketlerde yönetim kurulu bulunmadığı için üst düzey yönetici sıfatına sahip olunmadıkça (506 sayılı Kanun döneminde verilen kararlardaki gibi) limited şirketlerdeki müdürlerin şahsi sorumluluğunun bulunmayacağı değerlendirilmelidir. Yargıtay’ın konuyla ilgili kararlarının da bu yönde olduğunu söylemek mümkündür. Tahakkuk tarihi itibariyle 5510 sayılı Kanunun uygulanması gereken ve limited şirket müdürlerine üst düzey yönetici sıfatı ile ödeme emri gönderilmiş bulunan davalarda, temsil ve ilzam yetkisi aranmaktadır:

“…Ticaret Sicil Müdürlüğünden davacının şirketi temsil ve ilzama yetkisi olup olmadığı hususunun araştırılması ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir[8].”

“…Mahkemece öncelikle yapılacak iş, davacının ... Tarım Ltd. Şti.'nin yöneticisi olması nedeniyle ... Tarım Ltd. Şti.'nin sigortalılarının prim borçlarından sorumluluğu ile ilgili düzenlenen ödeme emirlerinde ihtilaf olmaması karşısında 88. madde kapsamında davacının üst düzey yönetici olarak sorumluluğu irdelenmeli, ... Ltd. Şti. ile ... Akaryakıt Ltd. Şti.'nin ayrı tüzel kişiliği olup olmadığı, davacının bu şirketlerde temsil ve ilzam yetkisi olup olmadığı…[9]

Sonuç Olarak

Yukarıda paylaşılan kararlardan görüldüğü üzere temsil / imza yetkisi bulunmayan yönetim kurulu üyelerinin şirkete ait ödenmemiş SGK borçlarından sorumlu tutulacakları açıktır. Bu sorumluluk elbette kendi görev dönemleri ile sınırlıdır. Kendi görev dönemlerinden sonra ve kendi görev dönemlerinden tahakkuk eden borçlardan sorumlulukları düşünülemez. Konuyla ilgili yazımız için tıklayınız. Limited şirket müdürleri bakımından ise durum farklı değerlendirilmelidir. Temsil yetkisi bulunmayan müdürlerin “yönetim kurulu üyeleri” gibi sorumlu tutulmamaları gerektiği görüşündeyiz.

Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 18.03.2023

[1] Kararda başkan yardımcısı ifadesine yer verilmiş ise de başkaca kararlarda başkan yardımcısı olsa bile temsile yetkisi yoksa sorumluluğu da yoktur şeklinde kararlar verildiği görülmüştür. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 19.04.2022 tarihli, 2021/6375 E. - 2022/5890 K. sayılı kararında: Eldeki davada ise, 21.06.2006 tarihi itibari ile dava dışı asıl borçlu Anonim Şirketinde Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olduğu anlaşılan davacı hakkında üst düzeydeki yönetici olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, aynı tarihli yönetim kurulu kararıyla, "münferit imzayla tam yetkili ve salahiyetli temsil ve ilzam yetkisinin" sadece Yönetim kurulu Başkanına verildiğinin anlaşılması ve davacının bu tarihten sonra ve ödeme emrine konu borcun doğduğu dönemde borçlu anonim şirkette temsil ve ilzama yetkili olduğuna ilişkin bilgi ve belgenin mevcut olmaması karşısında açılan davanın kabulü yerine reddine dair yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”

[2] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27.11.2019 tarihli, 2016/17400 E. - 2019/9195 K. sayılı kararı.

[3] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27.11.2019 tarihli, 2016/17400 E. - 2019/9195 K. sayılı kararı.

[4] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 20.06.2022 tarihli, 2022/6186 E. - 2022/9429 K. sayılı kararı.

[5] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 28.03.2022 tarihli, 2022/3179 E. - 2022/4424 K. sayılı kararı.

[6] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 08.02.2021 tarihli, 2020/2397 E. - 2021/1289 K. sayılı kararı.

[7] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 03.04.2018 tarihli, 2016/7613 E. - 2018/3007 K. sayılı kararı.

[8] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 12.04.2018 tarihli, 2016/5757 E. - 2018/3470 K. sayılı kararı.

[9] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 14.10.2019 tarihli, 2017/2838 E. - 2019/7359 K. sayılı kararı.

Kadir Uyanık

Av. Kadir Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Ticaret Hukuku alanında yüksek lisans eğitimi görmektedir. Çalışmalarını Ticaret Hukuku ve Şirketler Hukuku alanında yoğunlaştırmıştır.