1- Belirsiz Alacak Davasının Hukuki Yarar Yokluğundan Reddedileceği Görüşü
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019 öncesi kararlarında; belirsiz alacak davası şartları olmamasına rağmen açılan belirsiz alacak davasının, "tamamlanabilir dava şartlarından" olmadığı gerekçesi ile usulden reddedilmesi gerektiği görüşündeydi. Bu görüşünde yaşanan değişiklik belirsiz alacak davalarının seyrinde önemli değişiklikler yaratacak olmakla birlikte yeni sorunlara da gebedir. Bu yazımızda Hukuk Genel Kurulu'nun güncel kararları ışığında konuyla ilgili mahkemelerin nasıl karar vermesi gerektiği incelenecektir.
2- Davanın Usulden Reddedilemeyeceği, Kısmi Dava Olarak Görülmesi Gerektiği Hakkında
Şartları bulunmamasına rağmen açılan belirsiz alacak davasının hukuki yarar yokluğundan usulden reddedilemeyeceği, davacı davasının belirsiz alacak davası olduğunu ifade etmekte ise de davanın kısmi dava olarak görüleceği, davanın kısmi dava olarak görüleceğinin ara karar ile karar altına alınması gerektiği, kısmi dava şartları yoksa harç tamamlattırmak üzere davacıya süre verilmesi gerektiği hakkında güncel Hukuk Genel Kurulu kararları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.05.2019 tarihli, 2016/1166 E. , 2019/576 K.
Bozma Kararının Gerekçesi: … Bu noktada şu da açıklığa kavuşturulmalıdır ki, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun'un 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü, dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır (H. Pekcanıtez/O. Atalay/M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 14. Bası, Ankara 2013, s. 454)
HUKUK GENEL KURULU KARARI
…
Hukuk Genel Kurulunca davacının belirsiz alacak davası ile talep ettiği kıdem ve ihbar tazminatlarının miktarını belirleyebilmesi için dava açarken elinde gerekli bilgi ve verilerin bulunduğu, bu nedenle bu alacakların belirsiz alacak olmadığı oy birliği ile kabul edildikten sonra, uyuşmazlık konusu alacakların belirli olduğu hâlde belirsiz alacak davasına konu edilmesi karşısında, davacının bu şekilde dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı ve davanın kısmi dava olarak görülüp sonuçlandırılmasının mümkün olup olmadığı hususu tartışılmıştır.
…Yukarıdaki açıklamalar ışığında alacak belirli olmasına rağmen belirsiz alacak davasına konu edilmesi durumunda ne yapılması gerektiği konusuna dönecek olursak; şartları bulunmamasına başka bir anlatımla talep edilecek alacak miktarının davanın açıldığı anda tam ve kesin bir biçimde belirlenmesinin mümkün olmasına rağmen belirsiz alacak davası şeklinde açılan dava, hukuki yarar, yani dava şartı yokluğu nedeni ile usulden hemen reddedilmemelidir. Zira bir miktar belirtilmek sureti ile açılan belirsiz alacak davası da alacak ister belirli ister belirsiz olsun bir eda davasıdır ve eda davalarında hukuki yarar var kabul edilir. Öte yandan davacının dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşması mümkün olmayıp bir mahkeme kararına muhtaç ise dava açmakta hukuki yararının bulunduğu tartışmasızdır.
Başka bir anlatımla alacağın belirli veya belirsiz olması başlangıçta var olan hukuki yararı ortadan kaldırmaz.
Bu durumda dava dilekçesinde talep edilen asgari tutar somut olayın özelliklerine göre talep edilebilecek alacak tutarı konumunda olup kısmi davanın koşulları yoksa davacının tam eda davası açtığı kabul edilmelidir.
Ancak dava dilekçesinde talep edilen asgari tutar somut olayın özelliklerine göre talep edilebilecek toplam alacak miktarı kadar değilse ve kısmî davanın koşulları da bulunmuyorsa, bu durumda mahkemece alacak miktarını netleştirmesi ve bildireceği dava değerine göre eksik harcı tamamlaması için davacıya HMK'nın 119'uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bir haftalık kesin süre verilmeli ve verilen kesin süre içinde belirtilen eksikliğin tamamlanması hâlinde davaya tam eda davası olarak devam edilmeli, aksi durumda ise davanın usulden reddine karar verilmelidir.Buna karşılık, dava dilekçesinde asgari bir tutar gösterilmiş olup bunun, alacağın belirli bir kesimi olduğu anlaşılmakla birlikte, açılan davanın belirsiz alacak davası mı; yoksa kısmi dava mı olduğu hususunda açıklık bulunmuyorsa hâkim, taleple bağlı olduğu için (6100 sayılı HMK m. 26) öncelikle, HMK'nın 119'uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, davacı tarafa bir haftalık kesin bir süre vermeli ve onun beyanı doğrultusunda açılmış olan davanın belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemelidir. Bu da esasen hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamındadır. Davacı verilen bir haftalık kesin süre içinde davanın belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmiş ve belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli koşullar mevcut ise, dava belirsiz alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır. Belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli şartlar bulunmakla birlikte davacı açmış olduğu davanın kısmi dava olduğunu belirtmiş ise, bu hâlde mahkeme davayı, kısmi dava olarak kabul edip yargılamayı sürdürmelidir. Üçüncü bir ihtimal olarak davacı davasının belirsiz alacak davası olduğunu mahkemeye bildirmiş olmakla birlikte belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyor ve fakat kısmi dava açılabilmesi mümkün ise, bu durumda, mahkemece, açılmış olan dava, doğrudan bir ara kararıyla bir kısmi dava olarak nitelendirilmek suretiyle görülüp karara bağlanmalıdır.
Bu açıklamalar kapsamında somut olaya bakıldığında; davacı vekili müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ancak alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak sureti ile 1.000,00TL kıdem tazminatı, 500,00TL ihbar tazminatı talep etmiş olup davasını açıkça belirsiz alacak davası olarak nitelendirmiştir. Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına rağmen alacakların belirli olduğu sonucuna ulaşıldığından somut olayda belirsiz alacak davasının koşulları bulunmamakta ise de, alacaklarının ödenmediğini iddia eden davacının, mevcut yasal düzenlemeler karşısında dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşma imkânı olmayıp, bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunması karşısında eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Başka bir anlatımla alacağı olduğunu iddia eden davacının alacağının tahsili amacı ile ister kısmi, ister tam eda veya belirsiz alacak davası açmasında her zaman hukuki yararı vardır. Zira davacı davalıdan olan alacağını istemektedir.
Öyle ise, alacağın tartışmasız veya belirli olması hâlinde kısmi dava açılamayacağına ilişkin 6100 sayılı HMK'nın 109'uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olmasından dolayı belirli alacaklar için de artık kısmi dava açılması mümkün hâle geldiğine ve davacının alacaklarının bir kısmını dava ettiğinin dava dilekçesi içeriğinden anlaşılmasına başka bir anlatımla davanın kısmi dava olarak görülmesi için gerekli koşulların somut olayda bulunmasına göre, mahkemece dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmeyerek bir ara kararı ile kısmi dava olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır.Bu yöndeki kabulün Anayasa'nın 141'inci ve 6100 sayılı HMK'nın 30'uncu maddelerinde düzenlenen davaların en az giderle ve mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını öngören "usul ekonomisi" ilkesine de uygun olacağı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne ve mahkemeye erişim hakkına da hizmet edeceği açıktır.
Sonuç Olarak
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıda paylaşılan kararından önceki dönemlerde belirsiz alacak davasına konu edilmesi mümkün olmayan taleplerin belirsiz alacak davası yoluyla ileri sürülmesi halinde davanın hukuki yarar yokluğundan (bu dava şartı sonradan tamamlanamayacağından) reddedilmesi gerektiği görüşündeydi. Bu karar ile bu görüş değişmiş ve bu tarihten sonraki kararlarına da sirayet etmiştir. (Aynı yönde kararlar için bkz. Hukuk Genel Kurulu’nun 17.11.2020 tarihli 2019/853 E. , 2020/907 K. ve Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2020 tarihli, 2017/258 E. , 2020/543 K.)
Buna göre;
1- Dava dilekçesi belirsiz alacak davası açıldığı konusunda net ve açıksa ve kısmi dava şartları da yoksa;
1.1. Talep miktarı asıl alacak konumunda ise (çoğu kez değildir) dava tam eda davası olarak görülmeli ve karara bağlanmalıdır.
1.2. Talep miktarı asıl alacak konumunda değilse davacıya harç tamamlaması için bir hafta kesin süre verilmelidir.
2- Dava dilekçesi belirsiz alacak davası açıldığı konusunda net ve açıksa ve kısmi dava şartları mevcutsa (çoğu davada kısmi dava şartları mevcuttur) bir ara karar ile davanın kısmi dava olarak nitelendirildiği belirtilerek karara bağlanmalıdır. Bu durumda davacının karşı karşıya kalacağı zamanaşımının başlangıç tarihi sorunu yeni bir tartışmayı doğurmaktadır. Zamanaşımı ara karar tarihinden itibaren mi devam eder, dava tarihinden itibaren mi devam ediyordu?
3- Dava dilekçesi belirsiz alacak davası açıldığı konusunda net ve açık değilse;
3.1. Önce davacıya süre verilmeli ve davanın niteliği açıklattırılmalıdır.
3.2. Davacının açıklamasında belirsiz alacak davası olduğu belirtilmişse davanın kısmi dava olarak görüldüğü ara karara bağlanmalıdır.