İdarenin Temlik Yasağına Rağmen Temliknameyi Kayıtlarına Almasının Sonuçları

1- Alacağın Temliki Sözleşmeleri ve Sözleşme ile Temlik Yasağı

Alacağın temliki / alacağın devri sözleşmelerinin geçerliliği için yazılı yapılması yeterlidir (TBK m. 184/1). Sözleşmenin geçerliliği için borçlunun rızası aranmaz (TBK m. 183/1). Devre konu edilen alacağın bağlı olduğu esas sözleşmede temlik yasağına ilişkin düzenlemelere yer verilmesi mümkündür (TBK m. 183/1). Uygulamada özellikle idarenin taraf olduğu kamu ihale sözleşmeleri ile inşaat yapım sözleşmelerinde temlik yasağı hükümlerine yer verildiği görülmektedir. Temlik yasağına tabii bir alacağın devri kural olarak geçersiz olup borçlu ödeme yapmaya zorlanamaz ise de aşağıda paylaşılan birtakım detayların varlığı halinde borçlu tarafça temlikin geçersizliğinin ileri sürülmesi mümkün olmayacak, hakkın kötüye kullanımı vasfında değerlendirilecektir.

2- Temlik Yasağına Rağmen Temliknamenin Kayıtlara Alınması ve Dürüstlük Kuralı

Uygulamada özellikle idarenin taraf olduğu sözleşmelerde, “yüklenici, her türlü hakediş ve alacaklarını idarenin yazılı izni olmaksızın başkalarına temlik edemez. Temliknamelerin noterlikçe düzenlenmesi ve idarece istenilen kayıt ve şartları taşıması gerekir” hükmüne yer verildiği görülmektedir. Kural olarak esas sözleşmede temlik yasağı düzenlenmiş olması nedeniyle temlik işleminin geçersizliği borçlu tarafından ileri sürülebilir ise de bahsi geçen hükmün varlığına rağmen idare – borçlu tarafça aşağıda örnekleri paylaşılan Yargıtay kararlarındaki gibi, temliknamenin kabulü anlamına gelebilecek birtakım davranış ve beyanlarda bulunulmuş olması halinde, borçlu tarafın artık temlik yasağı hükmünden faydalanma imkanı kalmayacaktır. Bu aşamadan sonra temlik yasağı hükmünün ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanımı vasfındadır.

2.1. İşleme Sonradan Onay Verilmesi

…Davalı iş sahibi bu yasak nedeniyle temlik alan davacıya ödeme yapmaktan kaçınabilir ise de, davalı idare temlikname kendisine bildirilmesine rağmen reddetmeyip 03.08.2011 tarihli davacı temlik alana yazısıyla, temliknamenin taraflarına 03.08.2011 tarihinde ihbar ve tebliğ edildiğini, temlik sözleşmesine konu alacakların, kanundan ve sözleşmeden doğan ve doğacak kesinti ve cezalar hariç olmak üzere bankaya devir ve temlik edilmesine muvafakat ettiklerini, üzerinde haciz, ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir, rehin veya bankaya yapılan temlik dışında 3. şahıslara verilmiş temlik gibi başkaca herhangi bir takyidat bulunmadığını ve temlik edilen alacağı temlik sözleşmesi hükümleri gereğince şubeye ödeyeceklerini peşin ve gayri kabili rücu olarak beyan, kabul ve taahhüt etmiş olup, temlike onay vermiştir. Bu durumda davalının temlik yasağını ileri sürmesi ve bu yasağa dayanması Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, korunması mümkün değildir.[1]

2.2. Temliknamenin Kayıtlara Alınması ve Tevdii Yeri Davası Açılması

 “…Davalı iş sahibi bu yasak nedeniyle temlik alan davacıya ödeme yapmaktan kaçınabilir ise de, idare temliknameler kendisine bildirilmesine rağmen reddetmeyip kayıtlarına alarak ilk önce Mengen Asliye Hukuk Mahkemesinde 28.06.2010 tarihinde davacının da içinde olduğu birden fazla temlik alan gerçek ve tüzel kişiye dava açarak mahkemeden temliknamelere göre ödeme şekli, sırası ve ödeme miktarının belirlenmesini talep etmiş, mahkemece bu talebin reddedilmesi üzerine, daha sonra yine davacının da dahil olduğu birden fazla temlik alacaklısından hangisine ödeme yapılacağında tereddüt olması sebebiyle 19.03.2014 tarihinde Bolu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/8 değişik iş dosyası ile yüklenicinin üçüncü hakedişini yatırmak için tevdii mahalli belirlenmesi talebinde bulunmuş, mahkemece de tevdii mahalli tayin edilmiştir. Bu durumda davalının temlik yasağını ileri sürmesi ve bu yasağa dayanması Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, korunması mümkün değildir[2].”

2.3. Temliknamenin İdareye Tebliği Üzerine İdarenin Sessiz – Hareketsiz Kalması

“…işbu temlikin davalıya bildirimi sonrasında davalının hareketsiz kalmasının temlike onay verdiği şeklinde yorumlanamayacağı, davalının akidi tarafından kendisine hak ediş ödemelerinin yapılması için bildirilen ve yine akidin kendisine ait olan, davacı bankanın kendisine ait olmayan bir hesaba yapılan hak ediş ödemesinin temlik sözleşmesi kapsamında temlik alana yapıldığının kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir…[3](ONANMASINA)”

Sonuç Olarak

Alacağın temliki sözleşmenin geçerliliği için yazılı yapılması kural olarak yeterli ise de devre konu alacağın bağlı olduğu esas sözleşmede devre ilişkin kısıtlama veya birtakım şartlar getirilmiş olabilir. Bu şartların geçersiz olduğu temlik alan tarafından ileri sürülemez. Temlik alan, borçludan alacağın kendisine ödenmesini talep edebilmesi için bu şartlara uygun hareket edilip edilmediğini değerlendirmelidir. Temlik yasağına rağmen yapılan temlik sözleşmesi, borçluyu bağlamaz. Ondan ödeme yapması talep edilemez. Fakat borçlu taraf temlik yasağına rağmen birtakım davranışlar ile temlik işlemine sonradan onay vermişse veya temlik kabul etmişse, artık temlik yasağı hükmünü ileri süremez. Borçlu tarafın temlikten haberdar edilmesi, tek başına, temlikin kabul edildiği anlamına gelmez. Bu nedenle borçlunun hareketsiz kalması, zımnen muvafakat olarak yorumlanamaz.

Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 24.03.2023

 

[1] Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 31.05.2022 tarihli, 2021/1457 E. - 2022/2954 K. sayılı kararı.

[2] Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 25.06.2020 tarihli, 2019/3767 E. - 2020/1871 K. sayılı kararı.

[3] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15.04.2019 tarihli, 2018/1326 E. - 2019/2955 K. sayılı kararı.

Kadir Uyanık

Av. Kadir Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Ticaret Hukuku alanında yüksek lisans eğitimi görmektedir. Çalışmalarını Ticaret Hukuku ve Şirketler Hukuku alanında yoğunlaştırmıştır.