Ödeme Emrinin Usulsüz Tebliğ Edilmesi ve Tahliye Davasına Etkisi

1- Ödeme Emrinin Usulsüzlüğü Davası

Kiracılar aleyhine mülk sahipleri tarafından başlatılan kira alacağı ve tahliye istemli icra takibi uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir yöntemdir. İcra takibi dosyasından düzenlenen ödeme emri borçlu-kiracıya usulsüz tebliğ edilmiş olsa dahi bu iddia icra müdürü tarafından dinlenemeyeceği için 30 günlük ödeme süresi kural olarak usulsüz de olsa tebligatın yapıldığı tarihten başlayacaktır. Ödeme süresi dolduktan sonra alacaklı-kiraya veren tarafından icra mahkemesinde temerrüde dayalı tahliye istemli dava açılması şarttır. Tahliye davasının açıldığı icra mahkemesi, eldeki davada ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği iddiasını dinleyemez[1]. Zira bu mahkemece de yapılması gereken bir işlem yoktur. Kiracının, tebligatı öğrendiği tarihte (en iyi ihtimalle tahliye davasına ilişkin tensip zaptının kendisine tebliğ edildiği tarih olabilir) gidip icra dairesine itirazlarını bildirmeli ve ilgili davayı açmalıdır. Aksi senaryoda tahliye davasına bakan mahkeme, usulsüz tebliğ savunmasına dayanarak ıttıla tarihini tebliğ tarihi olarak değerlendiremez.

2- Usulsüz Tebligat Davası ile Tebliğ Tarihinin Ittıla Tarihi Olması ve Temerrüt Olgusu ile Tahliye Davası Açma Süresine Etkisi

Eğer kiracı, kendisine gönderilen tebligatın usulsüz olduğu gerekçesiyle doğru sürelerde doğru davayı açar ve bu davada tebliğ tarihini ıttıla tarihi olarak değiştirirse, temerrüt tarihi ve haliyle tahliye davası açma süresi de değişmiş olacağından, usulsüz tebligat iddiası ileri sürülmeden evvel açılmış olan tahliye davasının da reddine karar verilmesi gerekliliği ortaya çıkacaktır. Zira artık tahliye davasının süresinde açıldığından bahsedilmesi mümkün değildir.

Konuyla ilgili güncel bir Yargıtay kararında[2] da benzeri tartışmalara yer verilmiştir. Tahliye davasına bakan mahkeme, ıttıla tarihinin tebliğ tarihi olarak düzeltilmesine ilişkin icra mahkemesi kararının geriye dönük olarak temerrüt tarihini etkilemeyeceği gerekçesiyle o davayı bekletici mesele yapmadan verilen yerel mahkeme kararı aşağıdaki gerekçe ile bozulmuştur:

“Somut olayda; davacı alacaklı, ödenmeyen kira alacağının tahsili için Van 1. İcra Müdürlüğünün 2020/3459 sayılı dosyasında 25.02.2020 tarihinde tahliye istekli olarak davalı hakkında icra takibi başlatmış, ödeme emrinin davalı borçluya 26.02.2020 tarihinde tebliğ edilmesi ve borçlu tarafından itiraz edilmemesi üzerine, 14.07.2020 tarihinde açılan eldeki davada kesinleşen icra takibine dayalı olarak temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesine karar verilmesi istenmiştir.
Van İcra Hukuk Mahkemesinin 31.03.2021 tarih ve 2020/416 Esas ve 2021/214 Karar sayılı kararında ise; Borçlu tarafından usulsüz olarak tebliğ edilen ödeme emrinin tebliğ tarihinin 03.11.2020 tarihi olarak düzeltilmesi istenmiş olup, mahkemece şikayetin kabulüne ve ödeme emrinin tebliğ tarihinin 03.11.2020 olarak düzeltilmesine karar verildiği, Uyap sisteminden yapılan incelemede görülmüştür.
O halde ödeme emri tebliğ tarihinin şikayet yoluyla düzeltilmesi hususunda Van İcra Hukuk Mahkemesinin 31.03.2021 tarih ve 2020/416 Esas ve 2021/214 Karar sayılı kararının sonucu gözetilerek, dava hakkının doğup doğmadığı, davanın süresinde açılıp açılmadığı üzerinde durulduktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus hiç değerlendirilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.”

Sonuç Olarak

Kiracı, tahliye istemli icra takibi dosyasından kendisine gönderilen ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği iddiasını, kendisi aleyhine açılan tahliye istemli davada ileri süremez. Bunun yerine tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin ilgili davayı açmalıdır. Bu davada verilecek karar tebliğ tarihini değiştireceğinden, mahkeme kararı uyarınca belirlenen tebliğ tarihine temerrüt süresi olan 30 günlük süre yeniden hesaplanmalıdır. Yeni tebliğ tarihine uygun olmayan tahliye istemli davanın da reddi kararı verilmesi gerektiği Yargıtay uygulaması gereği ortadadır.

Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 10.05.2022

 

 

 

[1] Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26.03.2018 tarihli, 2017/4901 E. - 2018/9957 K. sayılı kararında: “Davacı vekili icra mahkemesine başvurusunda borçlu davalı aleyhine tahliye taahhüdüne dayanarak örnek 14 tahliye emri gönderdiklerini, tahliye emrinin usulüne uygun tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalının mecuru tahliye etmemiş olduğunu belirterek davalının taşınmazdan tahliyesini talep etmiştir. Davalı davanın reddini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne ve tahliyeye karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava İİK 272 vd. maddeleri gereği tahliye istemine ilişkindir.
Davacı vekili 01.09.2015 tarihinde başlattığı icra takibi ile tahliye taahhüdüne dayalı olarak davalının kiralanandan tahliyesini talep etmiştir. Ödeme emri davalı borçluya 20.10.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçlu süresi içinde herhangi bir itirazda bulunmamış ve takip kesinleşmiştir. Bunun üzerine davacı vekili icra mahkemesine başvurarak tahliye talep etmiştir. Davalı yargılamada, ödeme emrinden haberi olmadığını, öğrenme tarihi olan 11.01.2016 tarihinin tebliğ tarihi olarak tespitini ve davanın reddini istemiştir. Davalı ödeme emri tebligatının usulsüzlüğünü öğrenmeden itibaren yasal süresi içerisinde icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürüp, tebliğ tarihinin düzeltilmesine talep edebilir ise de açılan tahliye davasında usulsüzlüğün tespitini talep edemez. Mahkeme tahliye emrinin usulsüzlüğünü de re'sen nazara alamaz. Davalı tebliği öğrenme tarihinden itibaren süresi içinde şikayet yoluna gittiğini ve takibe itiraz ettiğini de ileri sürmemiştir. Bu nedenle ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligat kesinleşmiştir.
İİK 273 maddesi “ Müddeti içinde itiraz olunmaz veya itiraz kaldırılırsa kiralanan taşınmaz müddetin hitamında zorla tahliye ve kiralıyana teslim olunur. Ancak tahliye emrindeki müddetin geçmesi lazımdır.” hükmünü içerir. Bu durumda kesinleşen takipten dolayı davacı alacaklının icra mahkemesinden tahliye istemesinde hukuki yararı bulunmamaktadır. O halde davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile işin esası hakkında karar verilmesi doğru değildir.”

[2] Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 30.09.2021 tarihli, 2021/6189 E. - 2021/8236 K. sayılı kararı

Kadir Uyanık

Av. Kadir Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Ticaret Hukuku alanında yüksek lisans eğitimi görmektedir. Çalışmalarını Ticaret Hukuku ve Şirketler Hukuku alanında yoğunlaştırmıştır.